ikinci sınıf entry giren yazar

my son is father
naıl ki; ikinci sınıf filmler, diziler oluyor.. işte bunların entry olanları da var...
ilgili kişi de mütemadiyen, komik entry yazayım derken sıçan, yazdığına sadece kendi gülen yazardır..
arada tematik çalışma yapsa kurtaracak olayı mamafih bunu da beceremiyor bu tür yazarlar..
schenardi
buranın varlığını devam ettirmesi bakımından entry girmezi elzem olan yazarlardır. zira o ya da bu sebeple birinci sınıf entry girecek kalibrede kimse buralarda kalmaz olmuştur. hiç entry girilmemesi halinde de sözlük ortamı iflas edeceğinden bu yazarlara entry girme yolu açık tutulmalıdır. sonuçta iktisat biliminin temel kuralı arz-talep dengesidir. okuyanı vardır ki bu yazarlar seri biçimde üretimlerine devam edebilmektedirler. bırakınız geçsinler bırakınız yapsınlar eğlensinler çocuklar durumu sözkonusudur; ne de olsa demokrasinin ana prensibi de çoğunluğun sözünün geçmesine imkan tnımasıdır. ortamdan şikayetçi olan bunu ifade etmekte özgür olduğu kadar birinci sınıf yazarların olduğu yerlerde barınma; bunu yaparken ikinci sınıfların ağırlıkta olan yerleri iplememe özgürlüğüne de sahiptir. kendilerine bu özgürlüklerini kullanmaları tavsiye olunur...
my son is father
çekip giden yazardır.. kalitesizliğinden, amaçlarını araç olarak kullanmaktaki beceriksizliğinden, hoşnutsuzluğunu kelimelere dökemediği için bir şekilde uçurulan ya da bırakıp giden yazardır..

istisnaları tenzih etmek teamüldendir...
capt it all
her yazarın edebi becerisi olmayabilir, bu gayet normal karşılanması gereken bir durum. her yazarın espri anlayışı da mükemmel olmayabilir, bu noktada da bir sıkıntımız yok. her yazar, formata aykırı olmamak kaydıyla her türlü entry de girebilir, buna da kimsenin söyleyeceği bir söz olamaz. ama bir yazar her daim sıçıyor ise, ortada eşşek kadar büyük bir problem var demektir.

"sözlüğe yazmak için gereken nitelikler ne olmalıdır?" tarzında bir soruya cevap veremem, lakin, arayacağım ilk özellik, yazabiliyor olmasıdır. her yazar da anasının karnından yazma yetisi ile doğmadığına göre; öğrenmenin bir yolu var demektir. işte konu bu noktada çıkmaza giriyor.. toplum olarak genelde; okumuyoruz, yazmaya çalışıyoruz.. bilmiyoruz, başkasına anlatmaya çalışıyoruz. ve hiç akıllanmadan devam ediyoruz ve devam ediyoruz ve devam... kimse bizi uyarmıyor, uyarsa da akıl değil para istiyoruz.. işte sözlükteki ikinci sınıf entry giren yazarlar da aynen böyle yapıyorlar.

peki ya birinci sınıf ikinci sınıf farkı? öncelikle; kanımca, entryleri "şu birinci, şu ikinci sınıf" diye ayıramayız; ama sözlükte oluşan ortak bir akla göre, şu entry kötü, şu entry harika diyebiliriz, ki istatistikler butonuna tıkladığımızda görüyoruz bu ayrımı. ve yine bana göre birinci sınıf entry girenler, bir konuya yorum yapmadan veya bir başlık altına yazmadan önce, düşünüp nasıl bir entry ortaya çıkaracağını tasarlıyor, mevcut bilgisini edebi bir tarzda aktarıyor. ama ikinci sınıf entry giren yazarlar ise, hem bilmeden, hem de düşünmeden, belki ikinci bir kere dahi okumadan yazıyorlar. sıkıntı burada. bence tabii.

peki ne yapılmalı?
"çözüm şudur" diyecek kadar bilgi ve anlatım gücüne sahip değilim ama, usta yazarlardan öğrtendiğim kadarıyla, çok entry girmektense, (tematik hariç tabii ki) güzel entry girmeye dikkat etmek, kaliteyi yükseltmek adına yapılabilecek en kolay ve en güzel iştir.
diho
’’ben çok komiğim bir başlık açayımda görün’’
yada,
’’ben manyak entry yazarım kafadan en beğenilen entry olur’’ diyip yırtarcasına saçma şeyler yazıp en beğenilen yerine en iğrenilenlerin başında yer almaya hak kazanan kişidir

(bkz: namaz kılarken sıçmak)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol